Hopa ve Borçka: Artvin’den Kalan

Artvin’in, özellikle Hopa’nın insanı bir başka güzel. Orayı şirinler köyü olarak anmak istiyorum. Otostop çekerken başka illerde görmediğim nezaketler ile karşılaştım burada. Arabada yer olmadığı için arabasını durdurup üzgün olduğunu söyleyen insanlar mı dersiniz, yolu bana uymadığı için üzgün olduğunu söyleyen insanlar mı dersiniz… Artvin’in Otostop çekmenin en kolay olduğu şehirlerden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dışarıdan gelen için nezaket, hoşgörü ve iyi ağırlanmayı bu ilimizde gördüm.

Artvin, Hopa

İlk olarak Artvin şehir merkezine oradan da Borçka’da yer alan milli harikamız Karagöl’e gidebilmek için aynı gün içinde Hopa’ya vardım. Biraz uygunsuz bir saatte varmış olmalıyım ki Karagöl civarına giden bir araç bulamadığımdan ve başıma kötü bir iş gelmeyeceğinden emin bir vaziyette bir çardağın içine kamp attım.

Şehri içinden dere aktığı için su sesiyle uyumak kolay oldu. Sabah erken bir kahvaltı ile başladım otostop çekmeye…
Hopa-Borçka yolunun belirli yerlerinde kazı, yol genişletme gibi çalışmalar vardı. Bu sebeple yoldan fazla sayıda mikser, kepçe ve kamyon geçiyordu. Beton mikserlerinden bir tanesi beni aldı ve hoşsohbet yola devam ettim. Asıl yolun bitip yaya yolunun başladığı yerden Karagöl’e altı kilometre yürümem gerekiyordu. İnsanların bal üretip sattıkları bu yolda dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Yolun ikiye ayrıldığı bir yer var, oradan sağdaki yolu seçmez iseniz arı kovanlarının arasında bulabilirsiniz kendinizi.

Artvin, diğer Karadeniz illerine kıyasla daha az yabancı turistin geldiği bir yer. Bunu yörenin en güzel doğa harikalarından Borçka Karagöl’e vardığımda anladım. Araç ile girişlerin ücretli olduğu bu yere Borçka’dan servislere binerek gelebilirsiniz. Servisler genelden daha önceden anlaşmalı tur şirketleriyle çalıştığı için sabah erkenden şoförler ile konuşmakta fayda var.

Borçka, Karagöl

Borçka Karagöl Tabiat Parkı heyelan sonucu oluşmuş bir göl. Hopa’ya yaklaşık otuz beş kilometre uzaklıkta. Gölün etrafını yaklaşık bir buçuk saatte yürüyerek gezebilir, belediyenin oraya kurulu tesislerinde kahvaltı yapabilir, mangal yapacaksanız sizin için ayrılmış alanda mangalınızı yapabilir, halkın vakit geçirmesi için konmuş çardaklarda çay çekirdek vakit geçirebilir, isterseniz dakikası bir liraya sandala binerek göle açılabilirsiniz.

Temiz havasıyla ciğerlerinizi açacak. Belki göçmen kuşları, vaşakları, geyikleri göreceksiniz. Avlanma yasağı olduğu için sürüsüne balık dolu göle hayretle bakacaksınız.

Eminim her mevsim güzel olan Karagöl Milli Parkı’nda kamp yapmak için çadır kurdum. Daha önce göl kenarına çadır kurulabiliyorken şimdi çadırlar için ormanın içinde bir yer tahsis etmişler. Işık yetersizliği ve ayı inmesi durumu söz konusu olabilir. Ben tedbirsiz gittim. Eğer o karanlık ormanda kamp kuracaksanız tedbirli gitmenizi ve eğer kokabilecek yiyeceğiniz var ise çadırınızın içinde değil dışına koymanızı tavsiye ederim.

Göle girmek ne yazık ki yasak. Fakat gölün çevresindeki ormanlık alanda dolaşmak dahi kafanıza inanılmaz bir tenhalık verecek. Çıplak ayakla gezmenizi tavsiye ederim.

Gelgelelim diğer ve önemli bir konuya. Artvin şehre göç vererek nüfusunu oldukça azaltmış bir şehir. Bu durumun Türkiye’nin ortalama hane halkı sayımlarına bakarak ülkenin tamamı için geçerli hale geldiği ve köylerde daha fazla olması beklenen hane halkı sayısının düştüğünü söyleyebiliriz. Türkiye’nin 2015 sayımlarına göre  hane başına şehir ve köylerde lişi sayısının 3,6 ve 3,5 olduğu görülüyor.

Fakat şehirde yaşayan insan şehirde yaşasa dahi, köylerin hane halkının sayısında gerçekleşen bu değişikliğin daha iyi eğitim, daha iyi iş ve kazanç bulma umuduyla yaşlılarını terk ederek büyük şehirlere gitmesinden kaynaklandığını söylemek durumundayız.

Artvin’de karşılaştığım ve oraya tatil için geri dönmüş yaşıtlarımdan aldığım cevaplar şehre bakış açımı değiştirdi. İş imkanlarının az olduğunu, turizme dayalı gelirinde yörenin tamamına yetmediği Artvin’e gittiğinizde kolayca gözlemleyebileceğiniz bir durum.

Bunlardan ziyade tabi iş imkanları açısından gözde durumda olmasa dahi, kestane balı ve hurması Artvin’in kesinlikle dünyaya açılması gereken mamullerinden. Tabi burada küçük yerli üreticinin ürettiği malı dünya standartlarına getirip bir pakete sokup ardından yüksek katma değerle pazara sokmak büyüklerimizin kabiliyetinde olan bir durum.

Okuma yazma oranı ne kadar yüksek olursa olsun hem Artvin hem de Anadolu’nun güzel insanında ortak hareket etme pratiği mevcut değil. Sivil toplumun örgütlenmesiyle Üretici-Satıcı-Tüketici üçgeninin kurulması ilk olarak gıda turizmini artıracak, sonra Artvin’e gelip yediğini beğenen yerli yabancı insanların aynı gıdayı marketinde veya e-ticaret sitesinde bulmak istemesiyle ürünler dışarı açılacak.

Tabiat harikasına, kafamda bu düşüncelerle veda ettim. Ben karadeniz turumu Artvin’de mutlu ve doğa ile bütünleşmiş bir şekilde tamamladım. Sizin de Artvin’e tez zamanda gitmeniz dileğiyle.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir